Sayfalar

17 Mart 2013 Pazar

Life of Pi ve Gerçeklik Algısı


Life of pi.. Ang Lee bu sene düzenlenen Oscar ödül töreninde ikinci defa en iyi yönetmen ödülünü aldı. Daha önce Brokeback Mountain ile bu ödülü almıştı Tayvanlı yönetmen. Neyse oscarı boş verin o kadar da önemli değil. Değerlendirmeye başlamadan önce yazımda filmle ilgili filmin sürprizini bozan bilgiler vereceğimden filmi izlemeyenler dikkat.

Hemen bir parantez daha açayım film aynı adlı kitaptan uyarlama ancak kitabı okumadığım için yazı film özelinde gelişecek.

Hayvanat bahçesinde doğup büyüyen Pi’yi erken yaşlarda kendisini yaratıcıyı arama çabasındayken buluyoruz filmin başlarında. Annesinden Hinduizmi, rahipten Hristiyanlığı, Müslümanlardan İslamı öğreniyor , mucizevi hikayelerini dinliyor.

Ang Lee filmde sürekli sonradan olacak olaylara gönderme yapıyor. Buna yazının devamında değineceğiz.

Pi ergen yaşlarına geldiğindeyse bu sorgulamalar azalıyor bir kıza aşık oluyor. Tam o sırada babasının işleri kötü gidiyor. Hayvanat bahçesindeki hayvanları satmak için Kanada’ya gitmeye karar veriyorlar. Japon firmasıyla anlaşıp yola koyuluyorlar. Kuvvetli bir fırtına sonrası gemi batıyor ve filikada Pi, zebra, orangutan ve sırtlan kalıyor. Bundan sonrası Pi’nin hayatta kalma çabasına dönüşüyor. Sırtlan ayağı sakat olan zebraya saldırıyor. Ardından orangutanı öldürüyor tam bu sırada kaplan ortaya çıkıp sırtlanı öldürüyor. Aşçı, hizmetli, bahçıvan, uşak ilişkisi gibi biraz. Kaplanla baş başa kalan Pi bilmem kaç gün yaşam mücadelesi veriyor.

Bu Pi’nin bize anlattığı ilk hikayesi. Japon firmasının çalışanlarına anlattığı hikaye ise daha farklı. Aslında filikada kalan sakat ayaklı zebra denizci, sırtlan aşçı, orangutan ise annesi. Demiştik ya filmde sonraki sahnelere göndermeler var diye. Sırtlan orangutanı öldürdüğünde kaplan ortaya çıkıyor. Yani Pi’nin aşçıyı öldürmesi kaplanla temsil edilmiş. (ki filmin başındaki pi-kaplan ilişkisini hatırlayalım yerinde olmuş bu benzetme, kaplan orangutan öldüğünde ortaya çıkıyor.)

Bundan sonrası Pi’nin yaşam mücadelesi değil Pi’nin içindeki başka kendisini kabullenme çabaları. Kaplanı evcilleştirmek istemesi aslında kendisinin “içindeki şeytanla” barışmak istemesidir. (İçindeki şeytan diyorum filmin sonunda Pi o yanından böyle bahsediyor.)

Şimdi o esrarengiz adaya geliyoruz. Ada gündüz çok cömertken geceleri tam bir öğütücüye dönüşüyor. Gündüz  Pi’nin aydınlık tarafını cömertliğini yardımseverliğini , gece ise karanlık kötü tarafını temsil ediyor. Eğer Pi bir şey yapmazsa bu tarafının ,gece-karanlık, diğer tarafını öldüreceğini fark ediyor ve adayı terk ediyor.

Yolculuk boyunca yanında bulunan kaplan Meksika sahiline geldiğinde Pi’den ayrılıyor. Her ne kadar o tarafını başta kabullenemese de sonrasında barışıyor. Onun sayesinde hayatta kalıyor belki de. Artık toplum içine döndüğünde ise o tarafına veda edemeden onu bırakmak zorunda kalıyor. Buna üzülüyor her şeye rağmen.

Filmin sonuna gelindiğindeyse Pi’nin yaşamını yazacak olan adamın Pi’ye aslında ikinci hikayenin doğru olduğunu söylediğinde Pi: “ Sana bir şey soracağım. İki hikayede de gemi batıyor, nasıl battığı bilinmiyor ve benden başkası hayatta kalmıyor. Bu iki hikayenin doğruluğunu ve yanlışlığını kimse ispatlayamaz. Peki sen hangi hikayeyi tercih ederdin?” diye cevap veriyor. Gerçekler acı verebilir çoğu zaman insanlara bundandır ki çoğu zaman kendimizi keşke şöyle olsaydı derken buluruz. O yüzden alternatif hikayelere ihtiyacımız vardır. Burada Socrates’in mutlak bilginin olamayacağı görüşünün yansımalarını görüyoruz.(  Hemen bir film önerisi vermek istiyorum: Rashomon. Sokrates’in mutlak bilginin olamayacağı görüşü üzerine güzel bir film. Japon yönetmen Akira Kurusowa filmi. Rashomon’da da insanların inanmak istedikleri hikayeyi kurguladıklarını görebiliriz.) Pi’nin küçük yaşlarda yaratıcıyı bulma çabalarına dinleri sorgulamasına boşuna değinilmemiştir. Bu sorgulamaları yaparken mucizevi hikayelerle karşılaşmıştır. Bu hikayelerin aslında daha farklı olabileceklerini insanların onlara mucizevi  olaylar yüklemiş olabileceğine vurgu yapılıyor. Belki de Buda ormanda günlerce yemeksiz susuz kalmıyordur. Belki de normal bir insandan daha az yiyordur ancak bu hikaye anlatılırken efsaneye dönüştüğünü görüyoruz. İnsanların bunları duymaya meyilli olduklarını göstermeye çalışıyor film bize.

Sonuç olarak, filmden hiçbir beklentim yoktu. Aslında bu filmi Murat Yılmaz ele alacaktı. Yazdığı yorumu değerlendirmem için filmi izlememi istedi. Hiçbir beklentim olmadığı film beni etkiledi diyebilirim. O yüzden birkaç şey karalayım dedim. Murat bu filme başka açıdan yaklaşmış belki ilerleyen günlerde onun da yazısını görebiliriz.

Yeni yazılarda görüşmek üzere…

2 yorum:

  1. Filmi izlediğimde beni en çok etkileyen pi'nin şu sözüydü: "Beni en çok üzen şey asla vedalaşamamak oldu." Bununla birlikte pi'nin dinleri sorgulaması ve aslında ortak bir noktalarının olabileceğini göstermesi önemliydi.
    Yoruma gelecek olursak yönetmenin (açıkça olmadan) yaptığı benzetme ve yerine koymalar gerçekten başarılı olmuş bence bu konuda haklısın. Ben de şahsen önyargılarıma yenilip bu filmden bir şeyler beklemeyenlerdendim ancak izledikten sonra çok etkilendim. :)
    İnsanların her şeyi efsaneleştirmeye çalıştıklarını anlatmaya çalışmış çıkarımını yapmışsın film için. Ancak şu soruyu sormak isterim neden Pi kendini efsaneleştirmeye çalışsın? Pi karakteri böyle bir karakter değil.
    Bir başkası anlatsaydı hikayeyi bu çıkarımı yapabilirdik ancak net bir çıkarım değil bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. pi kendini efsaneleştirmiyor ki, yaşadığı olayı efsaneleştiriyor.daha düzgün ifade edecek olursak aslında mucizevi bir olay yaşadığına inanmak istiyor.bir olayı gözümüzle görebiliriz ancak beyinde algısı farklı olabilir.efsaneler de böyle türüyor işte.kimileri bu olaya inanıyor (pi nin yaşamını yazmak isteyen kişi gibi) kimisi de inanmıyor (japon firmasından gelen çalışanlar gibi). neyin doğru neyin yanlış olduğuna nasıl inanabiliriz? böyle bir olay karşısında yaşadığın olayı efsaneleştirmek mi istersin yoksa mucize yaşamadığına inanmak mı istersin ? böyle bir ikilemde kalan kişinin anlattıklarına ne derece güvenebiliriz?

      Sil